EYT kanunu olarak da bilinen; 03 Mart 2023 tarihinde yürürlüğe giren 7438 sayılı Kanun ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa eklenen geçici madde ile 506, 1479, 2925 ve 5434 sayılı Kanunların ilgili hükümleri gereği yaşlılık veya emekli aylığı bağlanacak olanlar, söz konusu hükümlerde yaş dışındaki diğer şartları taşımaları halinde yaşlılık veya emekli aylığından yararlanabileceklerdir.
Yani ilk sigorta girişi 08.09.1999 tarihinden önce yapılmış olanlar; erkekler için 25, kadınlar için 20 yıl sigortalılık ve sigortalılık başlangıç tarihine göre değişmek üzere en az 5000 gün prim gün sayısını tamamlaması halinde emekli olmaya hak kazanacaklardır.
Tüm koşulları sağladığınızı düşünerek SGK’ya yaptığınız başvurunuz “ilk sigorta girişinin 08.09.1999 tarihinden sonraki bir tarih olduğu” gerekçesiyle reddedilirse ne yapmalısınız?
Kurum kayıtlarına geçen ilk işe giriş bildirgesinde sigortalının ilk işe başlama tarihi yazılı olup, işte bu tarih sigortalı açısından sigortalılık başlangıç tarihi demektir. İşe giriş bildirgesi ile sigortalının ilk kez çalışmaya başladığı güne ait hizmetin Kuruma bildirilmesi farklı eylemlerdir. Eğer sigortalılık başlangıcınızın 08.09.1999 tarihinden önce olduğundan eminseniz, ilk çalışmış olduğunuz işvereniniz Kuruma (SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı) işe giriş bildirgesini vermiş, fakat ilk kez çalışmaya başlanılan güne ait prim hizmet beyannamesini vermemiş, primlerinizi yatırmamış olabilir. Bu durumda sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti gerekecektir. Bu tespit için ise sadece SGK’ya başvuru yetmeyecek, başvurunuz SGK tarafından reddedilecek ya da cevapsız bırakılacaktır.
İşe giriş bildirgesindeki gerçek sigortalılık başlangıcı tarihi ile Kurum tarafından sisteme kaydedilmiş olan sigortalılık başlangıcı tarihinin farklı olabilmesinin nedeni nedir?
İşveren bir işçiyi istihdam ettiğinde Kuruma hem işe giriş bildirgesi, hem de muhtasar ve prim hizmet beyannamesi ibraz etmek zorundadır.
Sigortalı adına işveren tarafından verilen işe giriş bildirgeleri SGK’nın sigortalı tescil kayıtlarını, yine işveren tarafından düzenlenen muhtasar ve prim hizmet beyannamesi ise sigortalının hizmet kayıtlarını oluşturmaktadır. Dolayısıyla elektronik sisteme geçilmeden önce kayıtların manuel tutulması ve denetim sorunu nedeniyle Kurum (SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı), sigortalının sigortalılık başlangıç tarihini ilk verilen prim hizmet beyannamesi tarihi olarak kaydetmiş olabilmektedir. İşe giriş bildirgesindeki asıl tarih ile sistemde kayıtlı olan sigorta başlangıç tarihinin farklı olmasının nedeni de işte budur.
Sigortalılık başlangıcınızın 08.09.1999 tarihinden önce bir tarih olduğunu nasıl ispatlayacaksınız?
Sigortalılık başlangıcınızın 08.09.1999 tarihinden önce bir tarih olduğunu ancak “sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davası”, (usulen farklı davalar olsa da) diğer adıyla “1 günlük hizmet tespit davası” açarak ispatlayabilir ve diğer şartlar da sağlanmış durumda olduğu takdirde emekliliğe hak kazanabilirsiniz.
Sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davası nedir?
Sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davası, işe giriş bildirgesinin Kurum kayıtlarına girmiş olmasına rağmen, sigortalının ilk kez çalışmaya başladığı tarihe ait hizmetin kuruma bildirilmemesinden doğar. Sigortalının bu davayı açmaktaki amacı sigortalılık başlangıç tarihini ilk işe giriş bildirgesinin üzerinde yazılı olan çalışma tarihi olarak düzelttirmektir.
Sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davası esasen bir hizmet tespit davası türü olsa da, usulen bazı farklılıkları vardır:
1) Hizmet tespit davasında; fiilen çalışılmış fakat işveren tarafından Kuruma bildirilmemiş olan (1 gün dahi olsa) çalışma döneminin tespiti talep edilir. Bu davanın davalısı SGK değil “işveren”dir. SGK davaya “ihbar edilen” olarak dâhil edilir. Bu dava işveren Kuruma hiç bildirim yapmamış olsa dahi açılabilir, fakat 5 yıllık hak düşürücü süreye tabidir. Dava işverenin yerleşim yerindeki İş Mahkemesinde açılır. Eğer yerleşim yerinde İş Mahkemesi yoksa dava İş Mahkemesi Sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesinde açılır.
2) Sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davasında ise; bu sefer sadece 1 günün tespiti yani sigortalılığın başlamış olduğu günün tespiti talep edilir. Bu davanın davalısı direkt SGK’dır. Zira Yargıtay, sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davasını bir hizmet tespit davası türü kabul etmenin yanında, aynı zamanda Kurum işleminin iptali davası olarak da görmektedir. Diğer yandan Yargıtay’ın sadece SGK’yı davalı göstermenin yeterli olduğu görüşünde olmasına rağmen, uygulamada işveren de davalı olarak gösterilmektedir. Kanaatimizce işvereni de davalı göstermek hatalı bir uygulamadır. Zira sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davasında uzun yıllar önceki bir tarihin tespiti talep edilmekle, Kurumun zaten zamanaşımına uğrayan 1 günlük primi tahsil edemeyecek olmasından dolayı, usul ekonomisi ilkesi gereği işvereni davaya davalı sıfatıyla dâhil etmek akıllıca olmayacak ve yargılamayı uzatacaktır. Diğer yandan bu davada hizmet tespitinden farklı olarak işe giriş bildirgesinin bulunması dava şartıdır. Dava, SGK’nın Ankara’da olmasından dolayı, Ankara İş Mahkemelerinde açılır.
Sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davasının şartları nelerdir?
1) Bu davayı açmadan önce SGK’ya başvuru şartı vardır:
Aslında “davayı açmadan önce” değil, “davanın esasına girilebilmesi için” demek daha doğru olacaktır. Zira Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.09.2020 tarihindeki bir kararına kadar Yargıtay daireleri tarafından bu hususta farklı kararlar verilmiş; bazı kararlarda Kuruma başvurmamanın kesin dava şartı yokluğu olduğunu ve davanın usulden reddedilmesi gerektiğini, bazı kararlarda ise bu eksikliğin tamamlanabilir dava şartı olduğunu, tamamlandığı takdirde esasa girilmesi gerektiğini belirtmiştir. Yargıtay HGK, 15.09.2020 tarihli, 2017/10-2695 E. ve 2020/587 K. sayılı kararında SGK’ya başvuru şartının 6100 sayılı HMK’nın 115/2 kapsamında tamamlanabilir dava şartı olarak değerlendirilmesi gerektiğini, kesin dava şartı olarak kabulünün hatalı olduğu belirtilmiştir. Her ne kadar HGK kararı bu yönde olsa da, zaten SGK’ya her türlü başvuru yapılacak olmasından dolayı, riske girmeyerek başvuruyu dava açmadan önce yapmak akıllıca olacaktır.
2) Bu davanın açılabilmesi için, ilk işe giriş bildirgesinin bulunması şarttır:
Yukarıda da bahsettiğimiz üzere sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davası, işe giriş bildirgesinin Kurum kayıtlarına girmiş olmasına rağmen, ilk kez çalışmaya başladığı tarihe ait hizmetin kuruma bildirilmemesinden doğar. Kurum kayıtlarına geçen ilk işe giriş bildirgesinde sigortalının ilk işe başlama tarihi yazılı olup, bu tarih sigortalı açısından sigortalılık başlangıç tarihidir. Dolayısıyla bu davanın açılabilmesi için, işe giriş bildirgesinin bulunması şarttır. Aksi halde, yine hizmet tespit davası açılabilir, ancak bu dava kanunda öngörülen 5 yıllık hak düşürücü süreye tabi olur.
Diğer yandan bu davaları açmadan önce arabuluculuk başvurusu zorunlu değildir.
Sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davasında hak düşürücü süre var mıdır?
Sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davasında; hak düşürücü süre yoktur. Zira hizmet tespit davasında hak düşürücü süre istisnalarından biri olan “işe giriş bildirgesinin verilmiş olması”, sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davasında ön şarttır.
Örneğin; bir X firmasında 07.09.1999 tarihinde çalışmaya başladınız. X firması işe giriş bildirgenizi düzenleyip tarih olarak da 07.09.1999 yazıp Kuruma ibraz etti, yani Kurum nezdinde tescil işlemi yapıldı ve hatta size sicil numaranızın olduğu bir sigorta sicil kartı da verildi. Fakat işvereniniz X firması, Kuruma ayrıca vermesi gereken işe başladığınız döneme ait prim hizmet beyannamesini vermedi, geciktirerek 4 ay sonraki dönem bordrosu ile beyan etti (Tabi siz bunları yıllar sonra öğreniyorsunuz.) Dolayısıyla işe başlama tarihiniz de sisteme 07.01.2000 olarak kaydedildi. Bu halde siz bu durumu 2023 yılında fark etmiş olsanız bile, işe giriş bildirgeniz verildiği için herhangi bir zamanaşımı ya da hak düşürücü süreye tabi olmaksızın sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davanızı açabilirsiniz.
1 günlük hizmet tespit davasında ise; kural olarak 5 yıllık hak düşürücü süre söz konusudur. Bu sürenin başlangıcı ise tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan itibaren başlamaktadır.
5510 sayılı kanun m. 86;
“Aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır.”
Yargıtay ilgili daireleri yerleşik kararları ile söz konusu hak düşürücü sürenin istisnalarını belirlemişlerdir:
1) Müfettiş durum tespit tutanağı ya da tahkikat raporlarıyla çalışma tespit edilmişse,
2) Asgari işçilik incelemesi neticesinde işverenden sigortalının primleri Kurumca icra yoluyla tahsil edilmişse,
3) İşveren imzalı ücret tediye bordrosunda sigortalıdan sigorta primi kestiğini açıkça gösterdiği halde sigorta primini Kuruma yatırmamışsa,
4) Sigortalı durumunda iken memurluğa geçmiş olursa,
5) İşe giriş bildirgesi Kuruma süresinde verilmiş; fakat bordrosu ve primi SGK’ya intikal ettirilmemişse,
6) İşçilik hakları tazminatlarına (ihbar, kıdem tazminatı, ücret alacağı vs.) ilişkin aynı döneme ait kesin hüküm niteliğini taşıyan yargı kararları varsa,
hizmet tespit davaları zamanaşımına uğramaz.
Yani sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davasında hak düşürücü sürenin olmaması, davanın esasen bir hizmet tespit davası türü olduğundan, davanın açılabilmesi için ön şart olan işe giriş bildirgesinin olması gerekliliğinden kaynaklanmaktadır.
Diğer bir anlatımla bir günlük hizmet tespit davasında da tespit edilecek fiili çalışma dönemi; işe giriş bildirgesinin Kuruma verilmemesinden değil, bu belge ya da Kanunda sayılan diğer belgeler verildiği halde prim hizmet beyannamesinin verilmemesi yani prim ödenmemesinden dolayı sistemde gözükmüyorsa, yine burada da hak düşürücü süre söz konusu olmayacaktır.
1) Örneğin; bir X firmasında 07.09.1999 tarihinde çalışmaya başladınız ve 07.09.2004 tarihinde işten ayrıldınız. X firması Kuruma işe giriş bildirgenizi vermedi ya da yukarıda “istisna” sayılan diğer haller de söz konusu değil ise; 07.09.1999 tarihindeki 1 günlük fiili çalışmanızın tespiti için davanızı en geç 1999 yılı sonu olan 31.12.1999’dan itibaren 5 yıl içinde, yani en son 31.12.2004 tarihine kadar açmadıysanız, artık 07.09.1999 tarihindeki 1 günlük fiili çalışmanızın tespitini talep edemezsiniz.
2) Diğer yandan örneğin; bir X firmasında 07.09.1999 tarihinde çalışmaya başladınız ve 07.09.2004 tarihinde işten ayrıldınız. X firması Kuruma işe giriş bildirgenizi verdi ama (sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davasında olduğu gibi) prim hizmet beyannamesini hiç vermedi, yani 07.09.1999 – 07.09.2004 tarihleri arasında çalışmamış görünüyorsunuz. Bu halde siz bu durumu 2023 yılında fark etmiş olsanız bile, işe giriş bildirgeniz verildiği ya da diğer istisnai haller mevcut olduğu için herhangi bir zamanaşımı ya da hak düşürücü süreye tabi olmaksızın hizmet tespit davanızı açarak ister sadece 07.09.1999 tarihindeki 1 günlük fiili çalışmanızın, isterseniz sigortalı gözükmediğiniz tüm dönemin (07.09.1999 – 07.09.2004) tespitini talep edebilirsiniz.
Davada hangi delillere başvurulacak, sigortalılığın tespiti nasıl yapılacak, işe giriş bildirgesinin varlığı ya da işverenin ikrarı (yani iddianızın doğruluğunu teyit etmesi) yeterli mi?
Sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davası da hizmet tespiti davası gibi kamu düzenine ilişkindir. Yani bu davalarda “re’sen araştırma ilkesi” uygulanmakta olup, fiili çalışma her türlü delil ile ispatlanabilecektir.
Öncelikle işe giriş bildirgesinin Kurum kayıtlarına geçmiş olması davacının söz konusu işyerinde çalıştığını kanıtlamaya tek başına yeterli değildir. İşe giriş bildirgesinin Kuruma intikal tarihi, bildirgedeki kimlik bilgilerinin, yaptırılacak grafolojik inceleme sonucuna göre bildirgedeki imza ve varsa fotoğrafın davacıya ait olup olmadığı, bildirge Kuruma teslim edildiğinde davacıya verilen sigorta sicil numarasının hangi yılın serilerinden olduğu ve bu numaranın sigortalının daha sonraki yıllarda gerçekleşen hizmetlerinde kullanılıp kullanılmadığı da hâkimce araştırılacaktır. (Yargıtay HGK, 2011/10-307 E., 2011/366 K, 01.06.2011) Diğer yandan işverenin mahkemeye iddialarınızın doğru olduğunu beyan etmesi hakimin kararında etkili olacaktır ama tek başına davayı kazanmanız için yeterli değildir.
Bu davada; SGK kayıtları (işe giriş bildirgesi, prim hizmet beyannamesi, bordro, sigorta tescil kartı, Kurum tarafından yaptırılmış olan müfettiş teftiş tutanağı, tahkikat raporları, işyeri sicil dosyası vb.), ücret ödemelerine ilişkin banka kayıtları, ilgili dönem için açılmış ve kazanılmış işçilik alacağı dava dosyası, aynı dönemde sigortalı olarak çalışanların tanıklığı (bordro tanığı), komşu işyerlerinde çalışan tanıklar gibi her türlü delille ispat mümkündür.
Sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti ya da 1 günlük hizmet tespit davası ne kadar sürer?
Bu soruya kısa bir süre şeklinde cevap vermek isteriz, fakat tespiti istenen dönem üzerinden çok uzun zaman geçmiş olması, davanın re’sen araştırma ilkesine tabi olması (yani hâkimin tarafların getirdiği delillerden bağımsız kendi araştırmasını da yapması), hangi delillerin olduğu, delillere ulaşma süresi, celse aralarının uzaması, hem istinaf hem de temyiz kanun yollarının açık olması gibi faktörler nedeniyle bu davalar en iyi ihtimalle en az 5 yıl sürmektedir.
Dava yıllarca sürdüğü takdirde SGK geriye dönük emekli maaşlarını ödeyecek midir?
Söz konusu dava eda davası değil, tespit davasıdır. Yani mahkeme SGK’nın “toplam …… TL emekli maaşının davacıya ödenmesine” ilişkin bir hüküm kurmaz. Sadece “davacının …… tarihinde işe başladığının tespitine” şeklinde bir hüküm kuracaktır.
Fakat verilen karar istinaf ve temyiz aşamaları sonunda kesinleştiği takdirde, SGK’ya başvurularak emeklilik işleminin yapılması ve ilk başvuru tarihinden itibaren birikmiş olan emekli maaşının toplu olarak ödenmesi talep edilebilir. Eğer SGK hukuka aykırı olarak emeklilik işlemlerini yapmaz ya da ödeme yapmaya yanaşmazsa bu sefer de İdare Mahkemesinde ayrı bir dava açılması gerekmektedir.
Görüldüğü gibi hukukun her alanında olduğu gibi sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davası ve hizmet tespit davalarında da dikkat edilmesi gereken birçok husus bulunmaktadır. Bu yüzden hukuki ihtilaf doğduğunda, hatta henüz hukuki ihtilaf doğmadan bir avukattan hukuki destek alınması, ileride oluşacak hak kayıplarının önüne geçmede etkili olacaktır.
Comments